• 29.03.2024 Cuma
    • USD Alış : 32.2370, USD Satış : 32.3662
    • EUR Alış : 34.7945, EUR Satış : 34.9339
    • SAR Alış : 8.5368, SAR Satış : 8.6815



  • Üye olmak için çabalamak gerekir!

    Yetmez. Ücret ödemek gerekir!

    *

    “Çoluk çocuk var, sosyal yapı var, aile var, psikoloji var, toplumsal yapı var” tarzı gerekçelerle...

    Herkesin her an kolayca ulaşabilir olduğu TV kanallarının denetlenmesine, kısıtlanmasına diyecek bir söz yoktur!

    *

    “İsteyen izler/İstemeyen izlemez” sözü, herkese açık TV kanalları söz konusu olduğunda öyle kolayca sığınılacak bir liman olmaz, olamaz.

    *

    Ama Netflix türü zamazingoların durumu farklıdır.

    Bunlar açısından durum şudur:

    Üye olup parasını vererek tercih eden izler.

    Üye olup parasını vermeyenin ruhu bile duymaz.

    Dikkat! Buradaki anahtar sözcük, “tercih” sözcüğüdür!

    *

    Üstelik bu zamazingoların...

    Çocukların ulaşımını engelleyici teknik olanakları da vardır.

    *

    İşte tüm bu nedenlerle...

    Netflix ve benzerlerine getirilen her türlü denetim, kısıtlama falan...

    Aslında “Sosyal, psikolojik, toplumsal hiçbir haklı gerekçem yok ama sırf senin rahatını kaçırmak, keyfini bozmak için müdahale ediyorum” demekten başka bir şey değildir.

    KAZDAĞLARI, SALDA GÖLÜ

    KAZDAĞLARI, Salda Gölü bize emanet edilmiştir. Bu iki emanete sahip çıkmak konumunda olan iktidarın, bu konuda yapması gereken iki şey var:

    *

    BİR: Emanete hıyanet kapsamına girecek en küçük bir adım bile söz konusu ise... Bin bir tövbe istiğfar ile bundan derhal vazgeçmeli.

    *

    İKİ: Emanete hıyanet yoksa... Bu konuda titizlenenlerin endişeleri giderilmeli. Endişeler, bir iki basın açıklamasıyla, “Yok, biz tam olarak öyle yapmıyoruz” türü açıklamalarla giderilemez. Emanete siyasi güdülerle değil samimiyetle sahip çıkmaya çalışanların tümü, bu konuda sonuna kadar ikna edilmelidir. Başka türlü olmaz.

    KAYBETTİĞİM ŞEYLER

    EKŞİ Sözlük’te “sürekli kaybedilip yenisi alınan nesne” başlığını görünce..

    Ben de şu yaşıma kadar kaybettiklerimin sayısal dökümünü çıkarmaya karar verdim.

    *

    Durum şöyle:

    *

    22 güzel yazan dolmakalem... Sayısını bilmediğim tükenmezkalem... Yüzlerce çakar çakmaz çakan çakmak... En az 20 en sevdiğim tişört... Binlerce muhteşem kitap... 10 güzelim mont... 8 şahane çanta... 134 çoğu kısmen değerli tespih... 45 renkli bileklik... 4 enteresan ilaç kutusu... 7 kendinden desenli atkı... 62 değerli/değersiz şemsiye... İlk icat edilenlerinden 2 cep telefonu...

    ‘DURUMLARI GÖRÜYORSUN EMMİOĞLU’ DEME FIRSATI

    DÜŞÜNÜN: Belediye başkanı olmuşsunuz. Ve etrafınızda bir yığın işsiz yeğen, kuzen, yenge, amcaoğlu, dayıkızı, kaynata, elti, görümce falan... Hepsi sizden bir kıyak bekliyor. Yapmasanız aile içinde bin türlü laf...

    *

    Son günlerde akraba torpiline karşı açılan amansız savaş...

    Aile içinden gelen torpil baskılarına karşı belediye başkanlarına çok sağlam bir dayanak olabilir.

    “Durumları görüyorsun emmioğlu” falan deyip işi bitirebilirler.

    ALİ BABACAN İÇİN ACIMTIRAK GERÇEKLER

    Yeni sistemde parti kurmanın pek bir numarası kalmadı.

    Çünkü “tek başına iktidar olmak” da, “koalisyon ortağı olmak” da teknik olarak söz konusu değil.

    Türkiye’de iki büyük yapı var artık: Birini AK Parti domine ediyor, diğerini CHP...

    Ali Babacan’ın kuracağı parti, bu iki yapıdan birini tercih etmek zorunda...

    Yani Babacan şuna karar verecek: CHP’nin başını çektiği yapıyla mı hareket edecek, yoksa AK Parti’nin başını çektiği yapıyla mı?

    “Ben ikisiyle de hareket etmem abi... Tek başıma yoluma giderim...” falan... Bunun rasyonel hiçbir tarafı yok maalesef.

    ÖNYARGILARIMI YIKANLAR

    HAKAN ALTUN: Cengiz Kurtoğlu ile birlikte verdiği Açıkhava konserinden sonra... Artık kendisini fena halde sempatik buluyorum.

    *

    GUPSE ÖZAY: Kamusal bir alanda çektiği filmlerinden birini kıyısından köşesinden izledikten sonra... Artık kendisini çok komik buluyorum.

    *

    HALUK LEVENT: Yaptığı iyilikleri ne zaman sıkılacak, ne zaman bırakacak falan diye bir süre gözledikten sonra... Artık iyi olduğuyla ilgili bahse girebilirim.

    YAVUZ AĞIRALİOĞLU’NUN İYİ PARTİ SÖZCÜSÜ OLMASI

    MUHALEFET anlayışının değişiminde rol oynayan... Hükümete muhalif olmanın vatanseverliğe halel getirmeyeceğini gözlere sokan... Rakip partililerde bile saygı uyandırmasını başaran... Konuştuğunda ne diyecek diye merak ettiren...

    Bir isim İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu...

    Meclis’te İYİ Parti Grup Başkanvekili görevini yürütüyordu. Şimdi partisinin genel başkan yardımcısı olmuş... Eğer kendisine “parti sözcülüğü” görevi de verilirse... İYİ Parti, çok akıllıca bir hamle yapmış olur.

    NE GÜNLERDİ AMA!

    “YAŞ kararları” diye süper önemli bir gündemimiz vardı bizim eskiden... Hangi general terfi etti, hangi general devre dışı kaldı falan... Bunun üzerinden yakın vadeli gelecek üzerine analizler... Ne günlerdi ama!

    *

    Kemalizm eleştirisi yapmayana kız verilmezdi eskiden... Liberal perspektiften alternatif tarih tezleri ileri sürmezsen adam yerine konulmazdın... Mete Tunçay Hoca’nın popüler olduğu zamanlar. Ne günlerdi ama!

    *

    Her Kurban Bayramı yaklaştığında amansız bir deri kavgası yapardık... Deriler sadece Türk Hava Kurumu’na bağışlanacak diyen rejimle buna karşı çıkanların kavgası... Bayağı kurban verilirdi bu uğurda. Ne günlerdi ama!

    Kaynak: hürriyet