• 24.04.2024 Çarşamba
    • USD Alış : 32.4515, USD Satış : 32.5815
    • EUR Alış : 34.6841, EUR Satış : 34.8231
    • SAR Alış : 8.5932, SAR Satış : 8.7388



  • Söylemiyle verdiği izlenim bu. Biraz aşırı iyimser.

    Bu özelliğini dün attığı bir twitle bir kez daha göstermiş oldu.

    İsrail’de üç hafta sonra bir seçim var. İsrail’in Dışişleri bakanı Türkiye’nin Doğu Kudüs’ta faal olduğunu ve bunu durdurması gerektiğini söylemiş; Mevlüt Çavuşoğlu da ânında İsrailli meslektaşının ağzının payını vermiş.Okuyunca aklıma hemen, katıldığı son Davos toplantısında, o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, İsrail’in eski cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “One Minute” çıkışı geldi.

    Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözleri o kadar keskin olmasa da, muhatapları nezdinde aynı sonucu uyandırmayı amaçladığına hiç kuşkum yok.

    Ültimatom üslubu…

    ‘Filistinli kardeşlerimiz’ ve ‘Filistin davası’ gibi kavramların kullanılması İslam Dünyası’nın dört bir tarafında dikkatlerin o mesaj üzerinde toplanmasına sebep olmuştur.

    Hiç kuşkunuz olmasın, İslam Dünyası’nda bu denli keskin ifadeler kullanan fazla siyasetçi yok artık.

    Övgü gerektiğinde, görüyorsunuz, övgümü de eksik etmiyorum.

    ‘Filistin davası’ ne halde?

    Ancak yine de zihnimde bazı soru işaretleri çengel çengel ve o işaretleri kolayından zihnimden atamıyorum.

    İlk sorum şu: Davos’taki “One minute” çıkışı üzerinden on yıldan fazla bir süre geçti; acaba bu süre içerisinde, bizim her şeye rağmen savunacağımızı Dışişleri bakanının mesajıyla dün bir kez daha teyit ettiğimiz ‘Filistin davası’ eskisinden daha sağlam bir zemine mi kavuştu? 

    Yoksa ‘Filistin davası’ bugün on yıl öncesinden daha zayıflamış durumda olmasın?

    Reklam

    İsrail on yıl önce Kudüs’ün başkent olarak tanınmasını istiyor, fakat kendisinden başka hiçbir ülke buna yanaşmıyordu. Bugün ise, başta ABD olmak üzere büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıyarak kentin İsrail’in başkenti olduğunu tanımamış pek az ülke var.

    ‘Filistin davası’ güney sınırımızdaki ülkeler bir ve beraber görüntüye sahip olduğu dönemde daha sağlamdı ve İsrail’in Filistin halkına yönelik askeri ve siyasi saldırıları fazla etkili olamıyordu; bugün ise, Irak, Suriye, Libya ve Yemen gibi ülkeler iç savaşları yüzünden kendi sınırları dışındaki konularla ilgilenebilecek durumda değiller.

    O ülkeler halkları birbirlerini yiyorlar ve ‘Filistin davası’ ile meşgul olabilecek durumları yok.

    Mısır ve Ürdün İsrail ile savaşmak istemeyen ülkeler haline gelmiş, anlaşmalar imzalamışlardı; bugün ise Suudi Arabistan ve Körfez’deki ülkelerin büyük bölümü gizli gizli görüşmeyi bıraktılar, artık İsrail ile aleni ittifaklar peşindeler.

    Bölgede ciddi ‘güvenlik’ sorunları olduğu bilinen İsrail, şimdilerde İran dışında -ve Mevlüt Çavuşoğlu’nun sert çıkışları bir tarafa bırakılırsa- tehdit algılayabileceği bir durumdan çok uzaklaşmış görünüyor.

     Sert çıkışların İsrail açısından herhangi bir mahzuru olabileceğini düşünüyor musunuz?

    ‘Filistin davası’ son 20 yılda -özellikle de son on yılda- daha önce hiç olmadığı kadar zayıflamış bulunuyor.

    Donald Trump’ın ABD’si kendisini İsrail’e siper ediyor. ABD’nin geleneksel ‘iki devletli eşit ve Kudüs’ü aralarında paylaşan çözüm projesi’ masadan kalktı. 

    İsrail kendi vatandaşları olan Filistinlileri siyasi sistemin dışına atmak için çaba gösteriyor ve arkasındaki güçlü destekle bunu da başarabilir.

    Türkiye’nin sorumluluğu

    Bu saydıklarım elbette Türkiye yüzünden olmuş değil; Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’nun ‘Filistin davası’ konusunda samimi insanlar olduğuna kuşku yok. Bu sebeple Filistin’de işlerin kötüye gitmesinden ve İslam Dünyası’nın şimdiki dağınıklığından Türkiye suçlanamaz. [Yine de \"Acaba yanlışlar yapmış olabilir miyiz?” sorusu eşliğinde özeleştiri yapılsa iyi olur.]

    Evet öyle de, yine de kendimizi sorgulamamızı gerektiren bir yön var: İyi ayarlanmazsa aleyhte sonuçlar da doğurabilecek üslup… Yukarıda gözlerinizin önüne taşıdığım söylemle, sanki ’Filistin davası’nda kötüye gidiş yokmuş, her gün daha iyi gelişmeler yaşanıyormuş ve biz sert çıkarsak İsrail geri adım atacakmış gibi bir havanın yayılmasına sebep olan üslup sorunlu.

    Kendimize bu yolda çeki düzen vermeli ve ileri laflar etmeyi daha iyi günlere bırakmalıyız.

    Sert çıkışlara değil akılcı ve birlik-beraberlik içinde çıkışlara ihtiyaç var.

    Kaynak: fikretbilaresmisitesi