• 28.03.2024 Perşembe
    • USD Alış : 32.2370, USD Satış : 32.3662
    • EUR Alış : 34.7945, EUR Satış : 34.9339
    • SAR Alış : 8.5368, SAR Satış : 8.6815



  • Muhalefet ‘tam kapanma’ diye adlandırılan 17 günlük süre içerisinde uygulanan yasaklar arasına katılan içki satışı yasağını bir tür deneme olarak değerlendiriyor.

     Niyetin içkiyi kalıcı olarak yasaklamak olduğu, şimdilerde onun provasının yapıldığı iddiası yaygın.

     İktidarda muhafazakar bir parti var ya, onu böyle bir yasakçı tavırla ilişkilendirmek kolay.

     Gerçekten böyle bir niyeti olabilir mi iktidarın?

     AK Parti’nin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, iktidara talip olduğu 2002 yılında, “Günün birinde iktidara gelirsem içki konusunu referanduma sunacağım” dediği bilindiği için böyle bir yakıştırma yapıldığı anlaşılıyor.

     [Konuyu çok yönlü araştırırken, Murat Bardakçı’nın “Osmanlı’nın İslam’ında içki yasağı yoktu” başlıklı yazısıyla karşılaştım (12 Şubat 2002). O zaman Hürriyet’te köşesi bulunan günümüzün Habertürk yazarı, yazısına, Tayyip Erdoğan’ın o çıkışını ‘garip bulduğunu’ söyleyerek başlamış.]

     Hayatında ağzını alkollü içkinin hiçbir çeşidiyle tanıştırmamış biriyim. İçki dinimizce haram. Sağlık açısından içkinin sayısız mahzurları olduğu da biliniyor. Devletin insanları bu alışkanlıktan uzak tutmak için uyarıcı çalışmalar yürütmesini, bu alanda çalışan –Yeşilay gibi- örgütlere yardımcı olmasını doğru bulurum.

     Ancak bu sonuca yasaklama yoluyla ulaşılacağına inanmam.

     Geçmişte bazısı dini, bazısı sağlık mülahazalarıyla içki yasağı uygulamış ülkeler var; hiçbirinde yasaklama başarıyla uygulanamadığı gibi, bu yola başvurmanın çok daha ciddi sakıncalar doğurduğu da biliniyor.

     Osmanlı dine saygılı bir devletti hiç kuşkusuz, bazı hükümdarlar kendi dönemlerinde içki kullanımına yasaklama getirip sıkı takibe de aldı; ancak Osmanlı’nın 600 yılı aşkın tarihinde içkinin yasak olduğu dönemler istisnadır. O dönemlerde de isteyen içecek alkollü bir şeyler bulur veya imal eder, gizli gizli içerdi.

     Yasaklandı da ne oldu?

     En keskin yasaklama günümüze fazla uzak olmayan yıllarda (1920-1933 yılları arasında) ABD’de uygulandı. Amerika Birleşik Devletleri’nin oluşmasına sırt vermiş cemaatlerden dini açıdan güçlüler, kendilerinin siyaseten etkili oldukları eyaletlerde, 19. yüzyılın sonlarından itibaren, içki yasağını uygulattılar.

     Konu 1920 yılında ABD Kongresi önüne geldiğinde, anayasaya eklenen 18. madde için yapılan oylamada, Temsilciler Meclisi üyelerinin yüzde 68’i, Senato’da senatörlerin yüzde 76’sı yasaklamadan yana oy kullandı. Oylamaya kadar o zaman 48 eyaletten oluşan ABD’nin 46 eyaleti içkiyi yasaklamıştı zaten.

     Sonrasında tam bir keşmekeş yaşandı ABD’de. İçki alışkanlığını yok etmesi hedeflenen yasaklama döneminde (‘Prohibion’ diye adlandırılıyor) tüketim azalmadı, tersine arttı; ancak yasal olarak üretilemediği için kaçak yollar devreye girdi ve o dönemle ilgili Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz manzaralar yaşandı.

     En ünlüleri Al Capone ve Lucky Luciano olan Mafya liderleri yasağı aşmayı becererek palazlandılar ve ülkeyi kasıp kavurmaya başladılar. Mafya’nın bu yolla elde ettiği parasal güç yüzünden yerel ve genel siyasete rüşvet ve çeşitli yolsuzluklar bulaştı.

     Yasakla amaçlananın gerçekleşmediği ve uygulamanın ülkeye pek çok yönden hastalık bulaştırdığı görülünce, yasaklama kararından 13 yıl sonra, süreç tersinden yeniden yaşandı. Anayasaya eklenen 21. madde ile yasakçı 18. madde yürürlükten kaldırıldı.

     O dönemin hatırası Mafya örgütü, ciddi bir mücadele verilmesine rağmen, içki yasağı uygulanan 1920’li-1930’lu yıllarda kazandığı gücünü 1980’lere kadar sürdürdü.     

     Günümüzde içkinin yasak olduğu ülkeler yok mu? Var.

     Peki, o ülkelerde içki yasağı ciddi biçimde uygulanabiliyor mu? Kuşkuluyum.

     Yasak uygulanan ülkelerde isteyenin yasağı aşmasını sağlayacak açık kapılar bırakıldığı gibi, isteyenin istediği marka içkiyi istediği an bulabileceği alternatif bir piyasanın oralarda oluştuğu da biliniyor.

     Dostlar alış-verişte görsün tarzında uygulanıyor içki yasağı. Görünürde var, ama aslında pek işlemiyor.

     Kaçak üretim de var o ülkelerde ve bu yüzden ciddi can kayıpları da yaşanıyor.

     Bizde de, bayram öncelerinde, düğün gibi kalabalık ortamlarda, ucuz içki sevdasıyla tezgah altı kaynaklardan satın alınan kaçak üretilmiş içkilerin yaşattığı felaketlerin haberlerini gazetelerde okuyoruz. Yasak baskısı ölüm piyasasını canlandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

     Konunun pratik yönü bu.

     Tabii bir de teorik yön var.

     İçki yoksa haramdan kaçınmak anlamsız değil mi?

     Acaba dinin yasakladığı bir şey -mesela bu yazının konusu olan içki- devlet tarafından yasaklanarak bulunmaz hale mi getirilmeli, yoksa erişilebilse, isteyen bulabilse, ancak istemeyen de kaçınabilse mi?

     Din açısından bunun hangisi doğru?

     İlahiyat alanına giren bu konuda muhtelif görüşler bulunması doğal. Tarih boyunca bu soruya yasaktan yana keskin cevaplar verenler, aksine görüşleri dinlemek istemediği gibi onlara hoşgörüyle bakmayanlar olduğunu da biliyorum.   

     Buna karşılık, konuya farklı yaklaşan, bireyin özgürlük alanını günah işleyebileceği ortama kadar geniş bilen tezler var.

     Haram işlenebilecek bir ortam yoksa haramlardan kaçınmak mükafatlandırılacak bir meziyet olmaktan çıkar tezi…

     Kur’an’da, önce gelen bir ayette içkiliyken namaz kılınamayacağı, daha sonra gelen bir başka ayette ise içkinin kesinlikle haram olduğu ve uzak durulması gerektiği bildiriliyor. Bu sebeple, içki var olsa da, haram işlememek için, pek çok insan ondan uzak duruyor.

     Yasaklamalarla bir yerlere varılamayacağını kendi tarihimizden öğrenmiş olmalıydık.