• 19.03.2024 Salı
    • USD Alış : 32.2222, USD Satış : 32.3513
    • EUR Alış : 35.1109, EUR Satış : 35.2516
    • SAR Alış : 8.5334, SAR Satış : 8.6780



Kovid-19 ile mücadele sürecinde çocuklara sağlık için öneriler

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcebe, Kovid-19 ile mücadele sürecinde çocuklara sağlık için önerilerde bulunuldu.

ANKARA (AA) - Küresel bir salgın olan yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele sürecinde, evde kalınan süre içinde çocukların uyku ve beslenme gibi temel alışkanlıklarının değişmesi halinde bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşabilecekleri uyarısında bulunuldu.

Bu dönemde çocukların sağlığının korunması için uyku düzeninin kesinlikle bozulmaması, fiziksel aktivitenin artırılması için evde jimnastik ve yer egzersizleri gibi faaliyetler için zaman ayrılması, ekran başında geçirilen sürenin kısıtlanması, doğru ve yeterli beslenme biçimine özen gösterilmesi, zihinsel gelişimi destekleyecek ve aynı zamanda eğlendirecek oyunların tercih edilmesi, ebeveynlerle mutfak etkinlikleri planlanması ve teknoloji kullanılarak aile büyükleriyle ya da arkadaşlarla iletişim olanakları sağlanmasının önem taşıdığı vurgulandı.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hilal Özcebe, AA muhabirine, koronavirus pandemisi ve çocuk sağlığının korunması üzerine açıklamalarda bulundu.

Türkiye'de şu an itibarıyla yeni tanı konulan ve hastanede yatarak tedavi gören hastaların olduğunu anımsatan Özcebe, el hijyeni, hastaların maske takması, başka kişilerle karşılaşmamak için evde kalınmasının, salgınının durdurulmasında harfiyen uyulması gereken önlemler arasında olduğunun altını çizdi.

Bu süreçte özellikle yaşlı ve çocukların evde kalarak sosyal izolasyon içinde bulunmalarının hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Özcebe, çocukların sosyal ve bilişsel gelişiminde önemli yeri olan okul eğitimine, salgının daha da yayılmasını önlemek amacıyla bir süreliğine uzaktan eğitim modeliyle devam edilmesine karar verildiğini hatırlattı.

Özcebe, bunun salgınla mücadele eden ülkelerin öncelikli önlemlerinden biri olduğuna dikkati çekerek, "Evde kalınan süre içinde çocukların bazı sağlık sorunlarıyla karşılaşma riskleri artmaktadır." dedi.

"Çocukların uyku süresi ailelerin önceliği olmalı"

Çocukların alışkanlıklarında değişikliklerin söz konusu olabildiğini anlatan Özcebe, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu dönemde çocukların uyku saatlerinin değişme olasılığı söz konusu olabilmektedir. Ev halkının çoğunun ya da tamamının evde olması, kimi evlerde çalışma yaşamının durmuş olması sabah uyanma ve akşam yatma zamanlarının değişmesine neden olabilmektedir. Oysa çocukların büyümesi ve sağlıklı olmaları için uykuya gereksinimleri vardır.

Okul öncesi yaşlarda (3-5 yaş) gündüz uykusu da dahil olmak üzere günde 10-13 saatlik uyku, okul çağında (6-12 yaş) günde 9-12 saatlik uyku ve 13 ile18 yaşları arasında ise 8-10 saatlik uyku gereksinimi olmaktadır. Uyku süresi, ailelerimizin de önceliği olması gereken bir konudur. Çocuklarımızın akşam uykuya yatması, sabah uyanma saati, yemek zamanları ve ekran önünde ve oyun zamanlarına ilişkin günlük planların aileler tarafından yapılması ve izlenmesi gerekmektedir."

Çocukların ailelerini örnek aldığını dile getiren Özcebe, "Ailelerinin rutin yaşamlarının bozulması, çocukların da kolaylıkla rutin yaşamlarından çıkmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle, sağlığın korunması amacıyla evde kalınan sürede çocukların rutin yaşam tempoları mutlaka korunmaya çalışılmalı." ifadelerini kullandı.

"Ekran başında geçirilen süre kısıtlanmalı"

Prof. Dr. Özcebe, evde uzun süre kalınmasının bir diğer etkisinin ise oturarak geçirilen zamanın artması olduğuna dikkati çekerek, çocukların günde en az "bir saat" fiziksel olarak aktif olmalarının önemine değindi.

Çocukların bu dönemde sokağa çıkmaları mümkün olmadığı için evde jimnastik ve yer egzersizleri yapmalarının, dans ve yoga gibi farklı yöntemlerle hareket etmelerinin teşvikinin gerektiğini anlatan Özcebe, bu dönemde yapılması gereken diğer önerileri şöyle sıraladı:

"- Yetişkinlerin de fiziksel aktivitesi azalacağı için evde 'fiziksel aktivite saatlerinin' belirlenmesi ve ailecek etkinlik yapılması, hem evde kalınan süreyi daha eğlenceli hale getirecek hem de fiziksel aktivite yapmayı sağlayacaktır. Bu etkinlik saati, ailenin sosyal birlikteliğini de güçlendirecektir. Eğer olanak varsa, hava koşulları uygunsa evin bahçesinde hep beraber oyun oynanabilir ya da bisiklete binilebilir. Ancak bu bahçe apartman bahçesi ise apartmandaki diğer aile ve çocuklarla ortak oyun kurulmaması gerekmektedir.

- Çocukların evde kalma süresiyle paralel olarak ekran karşısında geçirdikleri süre de artmaktadır. Bu dönem en büyük risklerden birisi de ekran karşısında geçirilen sürenin artmasıdır. Sosyal etkileşimi sınırlandıran ekran karşısında geçirilen sürenin, şişmanlık riskinin artması, göz sağlığı üzerine olumsuz etkisi, şiddet içeren programlar ya da oyunlar nedeniyle şiddet davranışlarının artması gibi etkileri olabilmektedir.

- Çocukların ekran başında günde 2 saatten daha fazla süre geçirmesi önerilmemektedir. Bu sürenin de bir seferde olmaması gerekmektedir. Bu nedenle, halen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan 'uzaktan eğitim' programında da saat sınırlandırılması yapılmıştır. Bazı özel okullar tarafından uygulamaya konulan 'uzun ders saatleri' çocuk sağlığı açısından risk oluşmasına neden olmaktadır.

- Çocukların evde kalmasıyla birlikte yemek yeme düzenlerinde de değişiklik olasılığı bulunmaktadır. Evde oturulan süre içinde unlu, şekerli ve yağlı kurabiye, börek, çörek gibi gıdaların daha çok tüketilmesi, gazlı içecek ya da meyve sularının daha fazla tüketilmesi hem çocuğun kilo almasına hem de sağlıklı yiyeceklerden uzaklaşmasına neden olacaktır.

Bu nedenle evde kalındığı süre içinde olabildiğince mümkünse taze meyve ve sebze, et ürünleri ve kuru baklagiller, süt ve süt ürünleri, tahıllar gibi farklı gıdalardan oluşan sağlıklı ve dengeli bir yeme düzeni izlenmeli.

- Çocuklarımızın oyun gereksinimleri de bulunmaktadır. Zihinsel gelişimi destekleyecek ve aynı zamanda eğlendirecek oyunlar tercih edilmeli. Bu oyunların zaman zaman ailecek oynanması hem aile birlikteliği hem de sosyal gelişim açısından önemlidir. Çocukların duygu ve düşüncelerini yansıtabilmesi amacıyla resim, hamur oynama gibi farklı etkinlikler de gün içinde planlanmalı.

- Çocuklarımıza bu dönemde karşılaşılan bu salgın anlatılmalı, onların görüşleri öğrenilmeli. Bunun bir süreç olacağı ve sonunda tekrar eski hayata dönüleceği belirtilmeli. Çocukların yaş gruplarına uygun olarak hastalıktan nasıl korunulabileceği, korkutulmadan anlatılmalı. Bu anlatımlarda resimler, broşürler, kitaplar, kısa filmler kullanılabilir. El yıkama, kişisel eşyanın paylaşılmaması, öpüşmeme, sarılmama ve sosyal mesafenin korunması gibi temel kuralların öğretilmesi gerekmektedir. Beraber el yıkama etkinliği yapılarak çocuğun doğru el yıkama davranışı kazanması sağlanabilir.

- Çocuklarla beraber vakit geçirilmesi, onların güven duygusunu artıracaktır. Çocuklarla beraber mutfak etkinlikleri planlama, ev işlerini paylaşma hem onların günlerinin daha güzel geçmesini hem sorumluluk duygularının artmasını hem de sosyal ve ruhsal sağlıklarının olumsuz olarak etkilenmesini önleyecektir.

Beraber vakit geçirme yöntemlerinden bir diğeri de beraber kitap okumadır. Çocuğun yaş grubuna göre beraber olabileceği gibi, kitap okuma etkinliğinde ailede her birey kendi kitabını okuyabilir. Şarkı söyleme de hep beraber yapılabilecek güzel etkinlikler arasındadır."

"Çocuklara destek olunmalı"

Bu dönemin çocuklar için zor olacağının altını çizen Özcebe, aile bireylerinin sağlık, güvenlik, temizlik, gıda sektörü ve kapanmayan iş alanlarında çalışması durumunda çocukların endişelerinin daha da arttığını ifade etti.

Özcebe, salgının başlangıç döneminden itibaren çocuklara destek olunması gerektiğini vurgulayarak, "Çocukların, aile büyükleriyle ve arkadaşlarıyla görüşememeleri de kendilerini kötü hissetmelerine neden olabilir. Bu nedenle günümüz teknolojisini kullanarak aile büyükleriyle ya da arkadaşlarla iletişim olanaklarını sağlamak, herkesin istenildiği zaman ulaşılabileceği duygusunun oluşturulması daha sonraki güven duygusu açısından önem taşımaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

06.04.2020