• 19.04.2024 Cuma
    • USD Alış : 32.4868, USD Satış : 32.6170
    • EUR Alış : 34.6012, EUR Satış : 34.7398
    • SAR Alış : 8.6012, SAR Satış : 8.7470



  • Bacım daha ne kadar sürecek bu başörtü ‘mağduriyetizmi’

    İNTERNET Haber’deki yazılarını ilgiyle okuduğum bir yazar Hatice Kübra...

    Ama son yazısına itirazım var...

    *

    Yazısında, kendi mahallesinin çocuklarını eleştiriyor.

    Daha dün “Kemalizm vasiyetine bayrak açmışken bugün Erdoğan’ın bir cümlesi üzerine Kemalist kesilenlere” yükleniyor.

    Böyle tipleri “Dombıra çalarken vals yapmaya” benzetiyor...

    *

    Ama CHP’lilerin dindarlaşmasını da aynı kefeye koyuyor...

    Mahalleler arasındaki bu geçişkenlik ona ters geliyor.

    Yani rakı içen kendi mahallesinde, ayran içen kendi mahallesinde kalsın demeye getiriyor.

    *

    Sonra geliyor bizim mahalleye...

    Benim de söylediğim “Muhafazakârların en güveneceği insanlar laiklerdir” lafına da takılmış...

    *

    “Bu ne yaman çelişki anne...” diye Karakoçvari bir bağlaçla asıl meselesine geliyor:

    “Bu memleketin senelerce Kemalizm adına dayak yemiş bir evladı olarak bugün bir çırpıda ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ dememiz falan bekleniyorsa, beklenmesin!

    Çünkü bize geçmişte Atatürk adına dayak atarlarken dillerinde hep bu şarkı vardı.

    Üzgünüm, sadece başımdaki örtüden dolayı beni gördüğünde hafakanlar geçiren ve eşit yurttaşlık gereği sahip olduğum tüm eşitliklere değil de bunların sadece bazılarına sahip olmam gerektiğini düşünen Atatürkçülerle hiçbir zaman barışmam mümkün değil.”

    Ne diyeyim şimdi bu ağır cümlelere...

    Ben de, “Bu ne çelişki bacım” diye başlayıp şunu mu diyeyim şimdi...

    Bacım farkında mısın, 15 yıldır muhafazakârlar, yani seninkiler iktidarda...

    OHAL var...

    Kumpaslar, mahpusluklar var...

    Ve bütün bunları da götürüp artık “mağduriyetizm” egemen ideolojisi haline getirdiğin başörtüsüne bağlıyorsun...

    Kaldı mı artık bu ülkede böyle bir sorun...

    *

    Ne diyeyim bacım şimdi ben...

    Sizin mağduriyetiniz iyi, bizimki kötü mü diyeyim...

    Sen kendi mahallende otur, ben kendi gettoma kapanayım mı diyeyim...

    *

    Ve en önemlisi...

    Bacım ne zaman bitecek bu başörtüsü mağduriyetizmi...

    Atatürk’ü seven, sayan, ona vefa duygusuyla bağlı insanlar bitince mi?..

     

     

    BAK BACIM DERDİMİ TEKRAR YAZIYORUM

    - Diyorum ki, gel artık yarıştırmayalım şu senin mağduriyetizminle, bizim mağduriyetizmimizi...

    - Atalım sondaki şu “izm”leri...

    - Kaldıralım artık şu mağduriyetleri...

    - Ne var bunda yani Konya 29 Ekim’i coşkuyla kutlarsa...

    - İzmir Ramazan Bayramı’nı en renkli şekilde kutlarsa kime zararı olur...

    Senin mağduriyetizmine halel mi gelir..

    Yoksa o mağduriyetizm biterse sen de biter misin?..

    Yazılarını ilgiyle okuyorum... Merak etme çok daha özgür olur, çok daha kendin olur, çok daha iyi yazarsın.

    ‘MÜCAHİT’ NİYE BİRDEN ALİ İHSAN OLMUŞ

    DÜN sormuştum, bugün öğrendim...

    Cumhurbaşkanı’na en yakın isimlerden biri olan Mücahit Arslan, Ankara’da doğmuş.

    Babası ona “Mücahit” ismini koymak istemiş.

    Ama nüfus memurluğu bu ismi kabul etmemiş.

    Bunun üzerine babası da ona kendisinin ve dedesinin isimlerinin birleşmesinden oluşan Ali İhsan adını vermiş.

    Ama çevresi ona hep Mücahit diye seslenmeye devam etmiş.

    Tabii milletvekili olunca, nüfusa kayıtlı ismini kullanmaya başlamış.

    Yine de şu merakımı gideremedim.

    Şimdi artık ona Ali İhsan Arslan mı diyeceğiz, yoksa eskisi gibi Mücahit Arslan demeye devam mı edeceğiz.

    KOLESTEROL SORUNUMUZA ÇAREYİ BİR TÜRK BULDU

    2013 yılındaki Vehbi Koç ödül töreni hâlâ gözümün önünde.

    Ödül, Prof. Gökhan Hotamışlıgil’e verilirken, araştırma dünyasını iyi

    izleyen bir dostum kulağıma şunu fısıldamıştı.

    “Aziz Sancar’ı ve Hotamışlıgil’i iyi izle. Onlar hakkında çok şey işiteceksin.”

    Biri Nobel’i aldı...

    Dün öğrendim ki Harvard Üniversitesi’ndeki Sabri Ülker Merkezi’nin Başkanı Prof. Gökhan Hotamışlıgil çok önemli bir buluşa imza atmış.

    Bulduğu şey şu:

    Yükselen kolesterol seviyelerinde uyarı veren

    ve kolesterolün zararlı etkilerine karşı hücreleri savunan bir sistem...

    Yani insanı kolesterolün zararlı etkilerine karşı koruyacak bir molekül...

    Bu çalışmayı yakın

    takibe aldım.

    DİNDAR NESİL PROJESİ HALKIN AKIL DUVARINA MI ÇARPIYOR

    SON rakamlar şöyle...

    İmam hatip lisesi sayısı ile Anadolu lisesi sayısı arasında sadece bin okulluk fark kalmış.

    Yani liseleri imam hatipleştirme var hızıyla devam ediyor...

    Ama çok ilginç bir başka rakam daha var.

    Bu yıl imam hatiplere giden öğrenci sayısında yüzde 4 azalma olmuş.

    İkinci önemli rakam.

    Düz devlet liselerinin ve özellikle Anadolu liselerine giden öğrencilerin başarı oranı yükselirken, imam hatip okullarına giden çocukların başarı oranı düşüyor.

    Bu rakamların anlamı açık.

    “Altın nesil” projesinden sonra “dindar nesil” projesi de halkın akıl duvarına çarpıyor.

    Bunun anlamı da şu:

    AKP’nin oy tabanını oluşturan ailelerin imam hatiplere giden çocukları ile normal okullara giden ailelerin çocukları arasındaki fark daha da açılıyor.

    YOUTUBE’DA BİR MİLYONDAN FAZLA TAKİPÇİSİ OLAN KAÇ TÜRK VAR

    DÜN Google’un Türkiye Ülke Müdürü Bülent Hiçsönmez’den öğrendim.

    YouTube’un Türkiye\'deki 1 milyondan fazla takipçiye sahip Youtuber sayısı 45’i geçmiş...

    Bu demektir ki Türkiye’de tek başına televizyon kanalı gibi olan 45 genç insan var.

    Dijital çağın en güzel yanı bu...

    Bu devirde kimse padişah değil...

    Televizyon kanallarındaki en baba starlardan bile fazla izleyicisi olan “Youtuber”lar var...