İSTANBUL (AA) - AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, genç yaşta Türk havacılık tarihine iz bırakan çalışmalara imza atan Nuri Bey, 1890'da Sinop'un Boyabat ilçesinde dünyaya geldi. O dönemki adıyla Mühendishane-i Berr-i Hümayun olan harp okuluna 1907'de giren ve 1910'da teğmen rütbesiyle mezun olan Nuri Bey'in ilk görev yeri 2. Ordu oldu.

Trump, Zelenskiy'yi yeniden Beyaz Saray'a davet edeceğini açıkladı Trump, Zelenskiy'yi yeniden Beyaz Saray'a davet edeceğini açıkladı

Fransa'da 12-18 Eylül 1910'da askeri tatbikat olarak gerçekleştirilen Picardie Manevraları'nda ilk kez uçak kullanılması, birçok dünya devleti gibi Osmanlı'nın da dikkatini çekti. Havacılık çalışmalarını önemseyen Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın öncülüğünde Yeşilköy'de Tayyarecilik Mektebi ile uçuş karargahı kuruldu.

Paşanın emriyle uçak satın alımı ve pilot yetiştirilmesi amacıyla Avrupa'ya gönderilmesi kararlaştırılan, yabancı dil bilen 8 subaydan birisi de Nuri Bey oldu.

Fransa'daki Bucq Uçuş Okulundan pilot lisansıyla mezun olup yurda dönen Nuri Bey, Yeşilköy Tayyare Mektebi'nde uçuş eğitimine devam etti ve başarıları dolayısıyla ödüllendirildi. Nuri Bey, bu uçuşları sırasında bir kez Hadımköy, iki kez de İstanbul üzerinde 1500 metre yüksekliğe kadar çıktı.

Nuri Bey'in Garp Ordusu emrine atandığı günlerde Yunanlar, ordu için Selanik'e getirilen uçakları yakınca, arasında Nuri Bey'in de bulunduğu havacılar, Mısırlı Prens Ömer Paşa'nın gönderdiği gemiye kıyafet değiştirerek binip İstanbul'a gelmeyi başardı.

Teğmen Nuri Bey, İstanbul'da kendisine verilen uçakla Osmanlı Ordusunun hareket rotasını takip ederek keşif uçuşları gerçekleştirdi.

İlk uzun mesafe uçuşu ile ödül kazandı

O dönemde genç ve yetenekli subayları havacılığa teşvik etmek amacıyla havada en az 1 saat kalabilecek tayyareciye verilen 5 bin kuruşluk ödülü ilk alan Nuri Bey oldu. Nuri Bey, İstanbul ve Çatalca üzerinde birkaç kez bir saatten fazla uçtu.

Hayatını ve eğitimle olgunlaşan yeteneklerini vatanına adayan, bıraktığı miras ile bugün bile genç havacılara ilham veren Nuri Bey, Edirne-İstanbul arasındaki 240 kilometrelik hava yolunu hiç yere inmeden bir defada geçebilmek için beraberinde Teğmen Hami Bey ile 24 Ekim 1913'te havalandı. Kalkıştan itibaren kalın bir sis tabakasının içine girince yüksek uçuş gerçekleştiren iki pilot, uçak motorunun bir pistonunun bozulmasına rağmen inmeyi başardı. Edirne-Babaeski-Çorlu-Çatalca üzerinden Yeşilköy'e uzanan bu uçuş, Türk havacılık tarihinde yapılan ilk uzun mesafe uçuş oldu ve Nuri Bey 10 altınla ödüllendirildi.

Harbiye Nazırı Enver Paşa, Balkan Savaşı'nın acı hatıralarının silinmesi ve Fransız havacıların yarattığı hayranlığın Türk pilotlarına çevrilmesi amacıyla iki uçaklık bir filonun Kahire'ye gitmesini kararlaştırdı.

Bu uzun uçuş birtakım aşamalara ayrıldı, uçakların inecekleri alanlar önceden hazırlanarak, yakıt ikmal noktaları Konya ve Halep olarak belirlendi. Bu tarihi yolculuk için seçilen pilot Fethi ve Nuri Bey'in bulunduğu uçaklar, yanlarındaki gözlemcileriyle birlikte 8 Şubat 1914'te yağmurlu bir günde saat 09.10'da İstanbul'dan havalandı.

Türkiye'nin ilk posta uçuşunu da gerçekleştirdi

Havanın kötüleşmesi üzerine Bursa üzerinden dönerek Yeşilköy'e inen Nuri Bey, öğleden sonra sisin dağılmasının ardından yeniden havalandı. Bu kez de Karamürsel üzerindeyken motor arızası nedeniyle İznik'e inmek zorunda kalan Nuri Bey, arızanın giderilmesinden sonra yeniden hareket ederek Osmaneli'ne ulaştı. Nuri Bey, buradan itibaren kendisine verilen Bilecik ve Eskişehir postalarını taşıyarak, Türkiye'nin ilk posta uçuşunu da gerçekleştirmiş oldu.

Eskişehir'e 12 Şubat'ta ulaşan ve 14 Şubat'ta yeniden hareket eden Nuri Bey, yine yoğun sis nedeniyle Bolvadin'e inip bir süre bekledikten sonra Akşehir'e vardı. 15 Şubat'ta uçağıyla Akşehir'den hareket eden ve motor arızası nedeniyle Osmaniye'ye, buradan havalandıktan sonra da hava muhalefeti nedeniyle Karakaya köyüne inmek zorunda kalan Nuri Bey, Konya'ya ancak 17 Şubat'ta ulaştı.

Yolculuğun en zor bölümü ise Toros Dağları'nı aştıkları yer oldu. 18 Şubat'ta Konya'dan havalanan Nuri Bey, Karaman'ı geçip Toros eteklerine gelince ters rüzgar nedeniyle yükselemediği için Karaman'a dönmek zorunda kaldı. Uçağın iki kişiyle Toros Dağları'nı aşmasının mümkün olamayacağı anlaşılınca Nuri Bey, 19 Şubat'ta Karaman'dan tek başına hareket ederken, yanındaki Rasıt Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey ise trenle Tarsus'a gitmek zorunda kaldı. İki arkadaş Tarsus'ta buluşarak 22 Şubat'ta yaptıkları uçuşla Adana'ya ulaştı.

Adana'dan 21 Şubat'ta hareket ettikten kısa süre sonra buji arızası nedeniyle Misis'e inen Nuri Bey, bir gün sonra tekrar yola çıkarak 23 Şubat'a Halep'e ulaşabildi. Tarihi uçuşun diğer kahramanı Fethi Bey ve gözlemcisi Sadık Bey'in uçağı ise 27 Şubat'ta Şam yakınlarındaki Taberiye Gölü civarındaki Cehennem Vadisi'nde düştü. Nuri Bey ve İsmail Hakkı Bey, elim kazanın olduğu gün Şam'a ulaştığında çok sevdiği arkadaşlarının cenazeleriyle karşılaştı.

24 yaşında Kahire'de şehit düştü

İlk plan gereği Kudüs ve El-Ariş üzerinden Kahire'ye uçması gereken pilotlar, İstanbul'dan gelen emirle eski rotadan vazgeçerek sahil üzerinden uçuşa devam etmeye başladı. Nuri Bey, sahili izleyerek Beyrut'a, oradan da 9 Mart 1914'te Yafa'ya geçti. Hem dinlenmek hem de uçağın bakımını yapmak amacıyla uçuşa bir gün ara verildi. 11 Mart 1914'te Yafa meydanında toplanan halk, uçağın havalanacağı anı heyecanla beklerken, Mısır'da da Nil kıyılarına gelecek Türk uçağını karşılamak için büyük bir hazırlık yapıldı.

Yafa'dan havalanacağı gün, rüzgarın yönü nedeniyle kalkışı dağlara doğru yapan Nuri Bey, meydanın konumu gereği ancak denize doğru hareket edebildi. Rüzgarın deniz yönüne doğru eseceği ana kadar birkaç gün beklemesi gerekirken, bu da son aşamasına gelen uçuşa gölge düşüreceğinden çekinen Nuri Bey, rüzgarı arkasına alarak alanda toplanmış halkın coşkulu tezahüratlarıyla uçağı havalandırdı.

Bir süre deniz seviyesine yakın uçan Nuri Bey, dönüş yaparak rüzgarı önden almak istedi ancak bu hamlesi, uçağın hızını daha da düşürdü. Yeterli sürati olmayan uçak havada daha fazla kalamayarak denize düştü.

İsmail Hakkı Bey, yüzme bilmediği için uçağın üzerine çıkarken, Nuri Bey üzerindeki deri elbiselerle sahile doğru yüzmek istedi ancak giysileri ağırlaşınca uçağa döndü. Nuri Bey, İsmail Hakkı Bey'in yardımıyla su üzerinde yüzen uçağa çıkmayı başardı ancak çok fazla su yuttu. Uçağa kayıklarla ulaşanların yardımıyla iki pilot hastaneye kaldırıldı ancak Nuri Bey, bütün çabalara rağmen kurtarılamadı.

İstanbul-Kahire uçuşunu tamamlamasına bir etap kalmışken 11 Mart 1914'te 24 yaşında şehit olan ve adını Türk havacılık tarihine altın harflerle yazdıran Nuri Bey'in cenazesi de tarihi uçuş sırasında şehit olan arkadaşları Fethi ve Sadık beylerin toprağa verildiği Şam'da defnedildi.

Suriye'deki savaş dolayısıyla yıpranan, havacılık tarihinin ilk şehitlerinin kabirlerinin yer aldığı Şam'daki Türk Hava Şehitleri Anıtı'nın bakımı da TİKA tarafından yapıldı.



Muhabir: Kaan Bozdoğan

Kaynak: AA