ANKARA (AA) - Almanya'da 23 Şubat'ta yapılan genel seçimlerden Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin başbakan adayı ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Merz birinci çıktı.

parliament visualization

Merz, ülkenin ekonomik ve siyasi krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde yönetimin başına geçmeye hazırlanırken Avrupa'yı güçlendirme vaadine sahip yeni yönetimin AB politikalarına nasıl yön vereceği de merak konusu.

Öyle ki AB'nin en büyük ekonomisi ve kilit bir siyasi aktör olarak Almanya'nın liderliği, ekonomiden savunma ve göçe kadar Avrupa politikalarının şekillendirilmesinde kritik bir öneme sahip.

Brüksel merkezli düşünce kuruluşu Wilfried Martens Avrupa Çalışmaları Direktörü Dr. Peter Hefele, seçim sonuçlarının hem Almanya hem de Avrupa için ne anlama geldiği hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Bölünmüş bir ülke

Hefele, merkez sağın zafer kazanmasına rağmen parçalı seçim sonucunun hiçbir partinin tek başına hükümeti kurmasına izin vermediğine işaret ederek, bu durumun Almanya'nın AB politikalarını "geçmişte olduğu gibi aynı istikrar ve etkiyle yönlendirip yönlendiremeyeceği" konusunda belirsizlik yarattığını söyledi.

CDU/CSU'nun kazanmasına rağmen "beklendiği kadar güçlü bir performans sergilemediği" yorumunu yapan Hefele, Sosyal Demokratların ise "tarihi bir yenilgi" aldığını ifade etti.

Hefele, seçim sonuçlarının ayrıca ülkenin "daha fazla bölünmüş ve kutuplaşmış" yapısını da gözler önüne serdiğini belirterek, "Sağ ve sol taraftaki tüm aşırı uçları birlikte sayarsak seçmenlerin 3'te 1'inin aşırı sol veya aşırı sağa oy verdiğini görürüz. Dolayısıyla bu önemli, tehdit edici ve pek de hoş olmayan bir gelişme." dedi.

Seçimlerden ikinci çıkan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin kırsal kesimlerden ve gençlerden destek aldığına dikkati çeken Hefele, Alman toplumunun "güçlü bir aşırı sağ, giderek güçlenen sol ve zayıflamış merkez güçler" olmak üzere 3 kutba bölündüğünü anlattı.

Almanya'nın yeni döneminde transatlantik ilişkiler

Hefele, Trump liderliğindeki yeni ABD yönetimiyle Avrupa arasındaki ilişkilerin belirsizliğine rağmen Merz'in transatlantik ilişkilerin güçlü bir savunucusu olduğunu anımsatarak, "Mevcut Trump yönetimi altında Avrupa ve ABD ilişkilerini güçlendirmek ve iyileştirmek için mümkün olduğu sürece her şeyi yapacaktır." diye konuştu.

Avrupa savunma mimarisinin İngiltere'nin katılımı olmadan inşa edilemeyeceğini savunan Hefele, bu doğrultuda Merz'in de Brüksel-Londra işbirliğini güçlendirmeyi önceleyeceğini ifade etti.

Hefele, "Avrupa'nın şu an için muhtemelen en güçlü askeri gücü olan İngiltere masada olmadan Avrupa savunma mimarisini düşünemeyiz. Merz, Avrupa'nın daha fazla çaba sarf etmeksizin küresel alanda hiçbir şekilde güvenilir bir ortak ya da inandırıcı bir oyuncu olamayacağını açıkça anlamış durumda." şeklinde konuştu.

Avrupa'nın savunma harcamaları ve yatırımlarını artırması gerektiğini ve bu durumun ABD ile ilişkileri de iyileştireceğini söyleyen Hefele, "Kendimizi savunabilmemiz gerektiğini ve artık ABD'ye güvenemeyeceğimizi 10 yıldır biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Merz'in NATO'yu zayıflatacağı yönündeki endişelere katılmadığını belirten Hefele, "Merz'in NATO'yu dağıtacağını sanmıyorum, yani henüz o aşamada değiliz. Ancak Avrupa, ittifaka katkılarını önemli ölçüde artırmalıdır. ABD ve Avrupa'nın NATO harcamaları arasındaki dengesizlik süregelen bir sorun ve mevcut jeopolitik iklimde bunun geri dönüşü yok." dedi.

AB'deki yeri ve rolü

Avrupa'nın sadece savunmaya daha fazla yatırım yapması değil, aynı zamanda küresel siyasetteki etkisini de artırması gerektiğini kaydeden Hefele, bu doğrultuda AB'nin ekonomik gücünü kullanmasının önemine işaret etti.

Putin, Trump yönetiminin pragmatizm ve gerçekçi bakış sergilediğini söyledi Putin, Trump yönetiminin pragmatizm ve gerçekçi bakış sergilediğini söyledi

Hefele, "Ve bir liderliğe ihtiyacımız var. Son yıllarda gözden kaçırdığımız bir şey vardı, ne Almanya ne de Fransa Avrupa projesini ileriye götürmekle özellikle ilgilenmiyordu. Ortada bir boşluk vardı." diye konuştu.

Almanya'nın bu noktada sorumluluğu alıp Avrupa'da Polonya ve İskandinav ülkeleri gibi güçlenen oyuncularla işbirliğini derinleştirmesini beklediğini anlatan Hefele, "Almanya'nın bu güçlerle farklı bir şekilde bağlantı kurması gerekiyor." şeklinde konuştu.

Almanya'nın yeni yönetiminde savunmaya yatırımlar ile Ukrayna’ya desteğin aynı şekilde devam edeceğini aktaran Hefele, "Avrupa'nın şu an için kenara (Rusya-Ukrayna barış görüşmeleri) itilmekten pek de memnun olmadığına inanıyorum ancak bu elbette geçmişte yapılan hataların da bir sonucudur. Almanya finansman açısından en büyük ikinci donördü ancak küresel düzeyde rol oynamadık." ifadelerini kullandı.

Hefele, Avrupa'nın güçlü bir aktör olarak küresel sahnede yer alması gerektiğini kaydederek "Bu sadece Ukrayna ile ilgili değil. Avrupa olarak diğer bölgelerde olması gerektiği kadar söz sahibi olmadığımızın farkında olmalıyız." diye konuştu.

Avrupa'yı bekleyen zorluklara rağmen "ihtiyatlı iyimserlik" içinde olduğunu söyleyen Hefele, "Gelecek, bizim ne yapacağımızla ilgilidir. Avrupa hala kendi kaderini şekillendirme potansiyeline sahip ancak küresel gelişmelere ayak uydurmak için hızlı hareket etmeliyiz." dedi.


Muhabir: Melike Pala

Kaynak: AA