İSTANBUL (AA) - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Makine Sektör Kurulu ile MÜSİAD Kimya, Metal ve Maden Sektör Kurulu iş birliğiyle düzenlenen Cevherden Makineye'25 Zirvesi başladı.
MÜSİAD Genel Merkezi'nde düzenlenen etkinliğin açılışında konuşan Mustafa Varank, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik yürütülen yolsuzluk soruşturması kapsamında başlatılan boykot kampanyalarının hedefinin yatırım, istihdam, yerli ve milli üretim olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sorumsuzca ve bilinçsizce isim vererek yerli ve milli markaları hedef tahtasına koyduğunu dile getiren Varank, "Kendilerinin bile nedenlerini bilmedikleri boykotlara katılmayanları düşman ilan edebiliyor, kendileri gibi düşünmeyenleri tehdit edebiliyor, linç edebiliyor. Kendi listelerindeki firmaların neden o listede bulunduklarının farkında bile değiller." diye konuştu.
Küresel ekonominin büyük sınamalarla karşı karşıya kaldığını aktaran Varank, teknolojik gelişmeler, tedarik zincirindeki alternatif oluşumlar, arz güvenliği sorunları, bölgesel çatışmalar ve iklim değişikliği gibi gelişmelerin ekonomiyi daha kırılgan hale getirdiğini söyledi.
"Zorlukları ve sınamaları hep birlikte aşacağız"
Mustafa Varank, ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanan gümrük tarifelerine dikkati çekerek, artık risklerin daha da arttığını ve öngörülebilirliğin azaldığını vurguladı.
Türkiye'nin de küresel düzeyde yaşanan bu olumsuzluklardan etkilendiğini belirten Varank, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buna rağmen imalat sanayimizin öncülüğünde kaydettiğimiz başarılar da bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Türkiye tüm sınamalara ve zorluklara rağmen 2024 yılında OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen iki ekonomiden bir tanesi oldu. Bu zamana kadar Türkiye'nin başarı hikayesini özel sektörümüzle dayanışma içinde ve beraber hareket ederek yazdık. Yeni ekonomi politikalarımız ve sizlerin girişimci ruhu sayesinde zorlukları ve sınamaları yine hep birlikte aşacağımıza ben yürekten inanıyorum."
"Bu belirsizlik ortamında Türk üreticisi için ciddi fırsatlar var"Varank, dünyada ciddi bir belirsizlik ortamı olmasına karşın Türkiye'nin de sıkı sıkıya bağlı olduğu güçlü bir ekonomi programının bulunduğunun altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnsanımızın kalıcı refahı için ekonomi programımızı kararlılıkla hayata geçirmeye elbette devam edeceğiz. Ticaret savaşlarının oluşturduğu belirsizlik yanında bu dönemde Türkiye'yi bekleyen fırsatların olduğu da yine bir gerçek ve bu fırsatları değerlendirmek için neler yapabiliriz? Özellikle hükümetimizle birlikte, bakan arkadaşlarımızla birlikte diplomasiden gelen gücümüzü de kullanarak aslında ciddi çalışmalar yapıyoruz. İnanıyoruz ki şu belirsizlik ortamında özellikle Türk üreticisi için, Türk sanayicisi için ciddi fırsatlar var ve yeni pazarlar var. Hep birlikte bunu başarmak için gayret edeceğiz. Dünyada Türkiye ile iş birliği yapmak isteyen ülkeler ve uluslararası şirketlerle de ilişkilerimizi başka bir boyuta taşımak için yine gayretimizi beraber göstereceğiz."
"Makine sektörü öncelikli ve stratejik sektörlerimizden"Mustafa Varank, makine sektöründe 60 bine yakın girişimin faaliyet gösterdiğini, 500 binden fazla kişinin istihdam edildiğini, 30 milyar dolara yakın ihracatın gerçekleştiğini belirterek, sektörün Türkiye ekonomisine sunduğu katkılara dikkati çekti.
Makine sektörünün hem 12. Kalkınma Planı'nda hem yeni sanayi stratejisinde hem de destek ve teşvik mekanizmalarında "öncelikli ve stratejik sektörlerden bir tanesi" olarak belirlendiğini dile getiren Varank, şu açıklamalarda bulundu:
"Elbette hala dünya pazarında arzu ettiğimiz seviyede değiliz. Dünya ihracatından aldığımız pay ve uluslararası rekabetteki gücümüzü artırmak için daha yüksek teknolojili, daha verimli ve daha sürdürülebilir bir makine sektörüne sahip olmamız gerekiyor. Bu manada sanayimizi daha sürdürülebilir üretim yöntemlerine yönlendirmeyi bir tercihten öte bir zorunluluk olarak görme mecburiyetindeyiz."
"Kanunun temel amacı çevreye daha saygılı ürünlerin üretilmesi"Varank, hem makina sektörünün hem de imalat sanayisinin gelecek dönemde rekabetçiliğini belirleyecek konuların başında karbonsuzlaştırmanın geldiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Şu anda TBMM'nin gündeminde de ana gündemi karbon ticareti olan bir kanun çalışmamız var. Bakıyorsunuz geçmişte bize, 'Siz bu Paris İklim Anlaşmasını Meclis'ten niye hala geçirmediniz' diye eleştirilerde bulunan muhalefet bu sefer bu kanunla ilgili yine bizi eleştiriyor. Bu çalışmaları yaparken her zaman sektörle beraber hareket ediyoruz, STK'lar ile istişare ediyoruz, komisyonlarda bu tartışmaların hepsi yapılıyor."
Varank, TBMM'deki İklim Kanunu Teklifinin "karbon ticaretinin önünü açacak düzenlemeleri yapma" ana gündemini taşıdığını kaydederek, temel amacının "çevreye daha saygılı ürünler üretilebilmesinin önünü açmak" olduğunun altını çizdi.
"Üretimde entegrasyon, verimlilik ve inovasyon önemli"MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Burhan Özdemir de cevherin makineye dönüşmesi sürecinde entegrasyon, verimlilik ve inovasyonun önemine vurgu yaparak, "Sanayici ve üretici bu kavramları ne kadar kullanmak istese de içinde bulunduğu ekosistemin sanayi politikası ya da politika stratejisi de en az bu kavramlar kadar önemli." dedi.
Bugün "yerli ve milli üretim" ile "Milli Üretim Hamlesi" gibi mottoları dolu dolu kullanmalarını milli politika stratejisine borçlu olduklarının altını çizen Özdemir, MÜSİAD olarak bu stratejiye her zaman destek verdiklerini bildirdi.
Özdemir, "Evet, belki son bir-iki yüzyılı kaçırmış olabiliriz ama herkes biliyor ki ülkemiz gümbür gümbür geliyor. Önümüz açık, inancımız tam." diye konuştu.
"Zirve, sanayinin iki can damarını bir araya getiriyor"
MÜSİAD Kimya, Metal ve Maden Sektör Kurulu Başkanı Muhittin Can ise uzun süredir üzerinde çalıştıkları zirvenin sanayinin iki can damarını bir araya getirdiğini belirterek, "Bugün yalnızca bir sektörü değil, aynı zamanda bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını, sanayi gücünü ve stratejik vizyonunu konuşmak üzere bir araya geldik." dedi.
"Güvenilir kaynak" ve "sürdürülebilir üretim" kavramlarının önem kazandığı bu dönemde ham madde sektörünün stratejik bir omurga olarak öne çıktığına işaret eden Can, "Çünkü bizler biliyoruz ki bir ülkenin çeliği varsa üretimi vardır, alüminyumu varsa mobilitesi vardır, nikelden bakıra kadar sahip olduğu maden zenginlikleri onun sanayi politikalarının temel taşıdır." diye konuştu.
Ham madde sektörü olarak bir dönüşümün eşiğinde olduklarını vurgulayan Can, sözlerini şöyle tamamladı:
"Sadece doğal kaynaklarımızı çıkarmak değil, bu kaynakları bilgiyle, teknolojiyle ve ileri işleme kabiliyetiyle bütünleştirmek zorundayız. Yerli üretimi güçlendirmeli, stratejik madenlerde dışa bağımlılığı azaltmalı ve entegre sanayi yapılarımızı daha dirençli hale getirmeliyiz. Aynı zamanda sürdürülebilirlik de artık bir seçenek değil, zorunluluktur. Karbon ayak izinin takip edildiği bir dünyada, yeşil dönüşümü ıskalama lüksümüz yoktur. Geri dönüşüm teknolojilerine, çevre dostu üretim süreçlerine ve dijitalleşmeye yatırımı artırmak; sektörümüzü geleceğe hazırlamanın ön şartıdır."
"Sektörümüz yatırım kabiliyeti ve üretim gücüyle yoluna emin adımlarla devam ediyor"
MÜSİAD Makine Sektör Kurulu Başkanı İsmail Somalı da makine sektörünün Türkiye ekonomisinin en stratejik yapı taşlarından olduğunu belirterek, "Üretimde tam bağımsızlığın olmazsa olmaz unsurlarından biri de üretim teknolojilerinde yerli ve milli makine üretim kabiliyetimizdir. Masada güçlü olmak için sahada güçlü olmalıyız. Ancak sahada güçlü olmak için de yerli ve milli makine teknolojilerinde öncü olmamız gerekmektedir." şeklinde konuştu.
Makine sektörünün 2024 yılında 28,3 milyar dolarlık ihracat rakamıyla tüm zamanların rekorunu kırdığını anımsatan Somalı, şu açıklamalarda bulundu:
"En çok ihracat yaptığımız ülkeler arasında Almanya ve ABD ilk sıralarda yer almakta, bu da Türk makinelerine küresel pazarda duyulan güveni açıkça göstermektedir. Sektörümüz yatırım kabiliyetiyle, üretim gücüyle, ihracat başarısıyla ve kalkınma vizyonuyla yoluna emin adımlarla devam etmektedir. Ancak biliyoruz ki bu yolculukta başarıyı sürdürülebilir kılmak için inovasyonu, ikiz dönüşümü, kümelenmeyi, verimliliği ve ölçek ekonomisi avantajlarını merkeze almak zorundayız."
"Geçen yıl küresel ticareti yüzde 3,7 artarak 33 trilyon dolarlık rekor seviyeye ulaştı"
Etkinlikte konuşan Fuat Tosyalı, son yıllarda yaşanan küresel sorunlardan bahsederek, ekonomik, sosyal ve politik koşullardaki belirsizlerin devam ettiğini söyledi.
Geçen yıl küresel ticaretin yüzde 3,7 artarak 33 trilyon dolarlık rekor seviyeye ulaştığını anımsatan Tosyalı, küresel büyümede yeterli genişlemenin sağlanamadığını, koşulların sürekli değişmesinin orta ve uzun vadede sürekli belirsizliğe neden olduğunu anlattı.
Tosyalı, Türkiye'nin veya diğer ülkelerin son yıllarda potansiyelini yansıtamadığını kaydederek, Ukrayna'da pozitif gelişme olmadığını, Gazze ile ilgili hala çözüm üretilemediğini vurguladı.
Fuat Tosyalı, "Gazze ile ilgili akla hayale gelemeyecek şeylerin çözüm diye sunulması insanlığın vicdanını sızlatmaya devam ediyor." diye konuştu.
"Dünya bir değişimin ve dönüşümün eşiğinde"Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Tosyalı, küresel anlamda yaşanan diğer sorunlardan bahsederek, "Dünyanın bir değişimin ve dönüşümün eşiğinde olduğu çok açık. Üstelik 2025 ile birlikte ABD Başkanı Donald Trump'ın ekonomi politikaları ile birlikte her güne yeni küresel bir şok ile uyanıyoruz." ifadelerini kullandı.
Trump tarafından açıklanan gümrük tarifelerine değinen Tosyalı, şunları kaydetti:
"Türkiye için diğer ülkelere göre daha düşük tarifeler uygulanması sevindirici olabilir ancak bu bizi rehavete sürüklememeli. Çünkü diğer ülkelere uygulanan tarifeler ticaretimizi hem yurt içinde hem de ihracat pazarlarında çok etkileyecek. Daha önce fırsatlarla tehditlerin bu kadar iç içe olduğu ve çok hızlı reaksiyon gerektirdiği bir dönemi hatırlamıyorum. ABD belki 50 yıldır globalizasyondan çok fayda sağladı. Ancak şimdi globalizasyon işine yaramadığı için korumacı politikalara yöneliyor. Belki haklı gerekçeleri olabilir ama kullandığı yöntem tüm dünyayı derinden etkiliyor."
"Çin'in ve AB'nin alacağı aksiyonlar bizi direkt etkileyecek"Fuat Tosyalı, ABD yerele dönerken Çin'in globalleşmeyi savunduğunu kaydederek, bu durumun değişimi çok iyi yansıttığını vurguladı.
Tosyalı, "Ekonomi form değiştiriyor, belki de globalizasyon tamamen ortadan kalkmayacak ama önümüzdeki birkaç yıl yeni bir küresel ekonomik yapının ortaya çıkacağı çok açık. Temel olarak baktığımızda bu sürece uyum çok kolay olmayacak. Özellikle ABD'nin tarifelerine karşı Çin'in ve AB'nin alacağı aksiyonlar bizi direkt etkileyecek." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin bu süreçte ölçeğini daha verimli kullanması ve AR-GE yatırımlarına devam etmesi gerektiğinin altını çizen Tosyalı, iyi örnekleri paylaşmaları gerektiğini anlattı.
Fotoğraf: Bünyamin Çelik/AA
Fuat Tosyalı, verimliliğin önemine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
"En büyük ihracat pazarımız olan AB'de Yeşil Mutabakat kapsamındaki yatırımlar hızla devam ediyor. O yüzden ülke olarak hem yeşil dönüşüme uyum sürecimizi hızlandırmamız hem de verimliliğimizi artırarak ölçeğimizi çok daha akıllıca kurgulamamız gerekiyor. Bu bilinçle biz de Tosyalı olarak faaliyetlerimizi ekoverimlilik prensibiyle yürütüyoruz. Dünyanın önde gelen yeşil çelik üreticilerinden biri olma hedefiyle ilerliyoruz. 3 kıtada 50'ye yakın tesisimiz var. 15 bine yakın çalışanımızla küresel bazda üretim yapan bir demir çelik şirketiyiz. Yıllık toplam 15 milyon ton sıvı çelik üretim kapasitesine sahibiz. 2024'ü küresel olarak toplam 7 milyar dolar ciroyla tamamladık. 2025'te küresel ihracatımızı 3 milyar dolara, toplam ciromuzu 9 milyar doların üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Tosyalı olarak uzun süredir ana gündemimizde olan sürdürülebilirlik önümüzdeki yıllarda da gündemimizde olacak. Son 5 yılda yaptığımız sürdürülebilirlik odaklı yatırımlarımız 6 milyar doların üzerinde."
Tosyalı, şirketin AR-GE, sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji gibi alanlardaki yatırımlarından bahsederek, bu konulardaki örnekleri paylaştı.
Muhabir: Uğur Aslanhan