• 01.05.2024 Çarşamba
    • USD Alış : 32.2865, USD Satış : 32.4159
    • EUR Alış : 34.5988, EUR Satış : 34.7374
    • SAR Alış : 8.5499, SAR Satış : 8.6947



  • KUZEY KORE - AMERİKA GERGİNLİĞİ ÜZERİNE

    Kerem Kılıçdaroğlu, Kuzey Kore - ABD arasındaki gerginliği, dünyaya olası etkilerini ve sonuçlarını değerlendirdi.

    Dünyanın en dışa kapalı ülkelerinden biri olan Kuzey Kore’nin son dönemdeki tutumunu değerlendirmek gerekirse öncelikle ülkenin yönetim biçiminden ve toplum yapısından bahsetmek gerekir. Ülkenin kontrolü lider Kim Jong-un’un öncülüğündeki İşçi Partisinin Yüksek Halk Meclisinde. Bununla birlikte İşçi Partisi ve Kuzey Kore ordusu ülke içi denetim mekanizmaları açısından önemli kurumlar. Toplumsal açıdan Kuzey Kore hala kurucu lider Kim İl-sung (Şimdiki lider Kim Jong-un’un dedesi) eliyle oluşturulan lider kültünü (liderin devlet eliyle ilahlaştırılması), İşçi Partisi ve ordu propagandasını toplumsal yaşamın her noktasına hissettiren bir ülke. Ülkenin kurucusu emperyalizme karşı kahramanca savaşan bir lider olarak görülürken Amerika ve Güney Kore düşmanlığı Kuzey Kore medyası tarafından sıklıkla vurgulanıyor. Ülkedeki elitler (İşçi partisi yöneticileri ve ordudaki generaller) ödül mekanizmasıyla lidere sıkı bir şekilde bağlıyken kast sisteminin diğer tabakaları (evet Kuzey Kore’de ‘Sonbun’ adı verilen bir kast sistemi var) ordu tarafından uygulanan sert ceza mekanizmaları nedeniyle yönetime itaat etmek zorunda kalıyor.

     “Kâğıt üzerinde sosyalizme yakın bir sistemle idare edilen ülke aslında ‘Suryong’ adı verilen ve babadan oğula geçen bir sultanlık sistemiyle yönetiliyor.”

    Kâğıt üzerinde sosyalizme yakın bir sistemle idare edilen ülke aslında ‘Suryong’ adı verilen ve babadan oğula geçen bir sultanlık sistemiyle yönetiliyor. Sosyalizme yakın bir sistem olmasının sebebi ise ‘Juche’ ideolojisinden kaynaklanıyor. Marksist-Leninist düşünceden esinlenerek geliştirilen Juche ideolojisi ilk olarak 1954 yılında kurucu lider Kim İl-sung tarafından ilan edilip ülkenin resmi ideolojisi haline geldi. Tanım olarak bağımsız ve kendine yetebilen ülke anlamına gelen Juche’nin Kim İl-sung tarafından geliştirilmesinin amacı ise Kuzey Kore’nin Sovyetlerin güdümünden çıkması ve tamamiyle bağımsız bir toplum yaratma arzusu olarak görülebilir.

     “Kısacası ülkedeki lider kültü, Juche ideolojisi, İşçi Partisi ve ordunun toplumdaki yeri bir araya getirildiği zaman aslında Kuzey Kore yönetiminin oluşturulan bu kurumları dış güçlerden ziyade ülke içi kontrolü sağlamak adına geliştirdiği görülebilir.”

     Öte yandan dış güçler söylemi özellikle Kuzey Kore’nin kuruluşundan itibaren Amerika ve müttefiklerini düşman olarak tanımlarken ordunun ve İşçi partisinin varlığına dış güçlere karşı yaşamsal bir önem atfedilmiş. Fakat bu iki kurum, her ne kadar dış güçler vurgusuna karşı ülkeyi koruma görevi olsa da, aslında toplumu kontrol etme araçları olarak karşımıza çıkıyor. Kısacası ülkedeki lider kültü, Juche ideolojisi, İşçi Partisi ve ordunun toplumdaki yeri bir araya getirildiği zaman aslında Kuzey Kore yönetiminin oluşturulan bu kurumları dış güçlerden ziyade ülke içi kontrolü sağlamak adına geliştirdiği görülebilir.

    Önce Ordu Politikası

    Ülkenin kurucusu Kim İl-sung 1994 yılında öldükten sonra oğlu Kim Jong-il’in başa geçmesi Kuzey Kore için önemli bir dönüm noktası oldu. Babasının ölümünden sonra Kim Jong-il İşçi Partisi’ndeki ve ordudaki elitlerin bölünmüş olduğunu gördü. Bu durumu kendi geleceği için bir tehdit olarak algılamasından ötürü Kim Jong-il ilk etapta “önce ordu” (Songun) politikasını hayata geçirdi. Her ne kadar Kim Jong-il dış güçlere karşı ordunun güçlü olmasına vurgu yapsa da bu politikanın asıl sebebi Kim Jong-il’in ülke içinde kontrolü ele almak istemesiydi. Önce ordu politikası ülke içindeki kontrolü sağlamasında Kim Jong-il’e ve sonrasında oğlu Kim Jong-un’a büyük avantaj sağladı.

    Önce ordu politikası Kuzey Kore’nin dış ilişkilerinin de yeniden şekillenmesine yol açtı. Kuzey Kore kuruluşundan itibaren önce Sovyetlerin, sonrasında ise Çin’in desteğini alan olan bir ülke. Soğuk savaş sonrası Sovyetlerin çöküşüyle birlikte 1990’ların ortasından itibaren varlığını sürdürme amacıyla ‘önce ordu’ politikası doğrultusunda ordusuna daha fazla yatırım yapmaya ve Amerika, Güney Kore ve Japonya’ya karşı daha tehlikeli bir görüntü vermeye başladı.

    Güney Kore, Amerika ve Kuzey Kore

    Amerika ve Güney Kore’nin Kuzey Kore’ye karşı izlenecek politika konusunda bu iki ülkedeki başkanlık seçimlerinin önemli bir rolü var. Genellikle muhafazakâr hükümetler Kuzey Kore’ye karşı mesafeli dururken liberal hükümetler karşılıklı dialog ve barışçıl çözümlerden yana. Fakat asıl sorun şimdiye kadar iki ülkede seçilen devlet başkanlarının siyasi çizgisinin birbiriyle uyumsuz olması. Güney Kore’deki demokratik seçimlerin başlangıcından itibaren sadece Kim Dae Jung (1998-2003) döneminde (Amerika’da Bill Clinton dönemleri – 1993-2001 – sırasında) iki ülkede de ideolojik çizgisi birbirine yakın liderlerin olduğu kısa bir dönem yaşandı. Somut adımlar atmaya yönelik bir tutum sergilenmesine rağmen sonrasında Kuzey Kore’nin takındığı saldırgan tutum bu çalışmaların önünü tıkamıştı.

     “Kuzey Kore’nin orduya daha fazla yatırım yapması ise uzun vadede bölgedeki (Doğu ve Güneydoğu Asya) ülkelerin de ordularına yatırım yapmalarına neden olabilir ki bu dengelerin bozulmasına yol açacaktır.”

    Kuzey Kore’nin bu yıl gerçekleştirdiği füze denemelerinde Trump’ın saldırgan tutumunun etkili olduğu düşünülebilir. Fakat bu denemeler Kuzey Kore’ye elde ettiği güç itibariyle ileride gerçekleşebilecek görüşmelerde avantaj sağlayabilir. Ayrıca Kuzey Kore’nin şu an içinde bulunduğu durum, Amerika açısından nükleer caydırıcılığı daha tartışmalı bir hale getiriyor. Trump’ın saldırgan çıkışı Kim Jong-un’u sadece daha fazla tetiklemekle kalmıyor, ordusuna daha fazla yatırım yapmasına ve ülke içi baskıyı sürdürmesine de yol açıyor. Kuzey Kore’nin orduya daha fazla yatırım yapması ise uzun vadede bölgedeki (Doğu ve Güneydoğu Asya) ülkelerin de ordularına yatırım yapmalarına neden olabilir ki bu dengelerin bozulmasına yol açacaktır. Bununla birlikte 21 Ağustos’ta gerçekleşmesi planlanan Amerika-Güney Kore ortak tatbikatı işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Geçen haftalarda yapılan ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) toplantısında devreye giren dışişleri bakanları ortamın yumuşaması için girişimde bulunmuş, Kuzey Kore ve Amerika yetkililerini bir araya getirmeye çalışmışlardı. Fakat bu girişimler sonuçsuz kaldı.

    Kuzey Kore ve Ortadoğu için Önemi

    Kuzey Kore genellikle Güney Kore, Japonya ve Amerika için bir tehdit olarak görülür. Fakat Türkiye’de pek tartışılmayan önemli bir konu ise Kuzey Kore’nin 1990’lardan beri İsrail’e karşı tavrı ve Ortadoğu’daki müttefikleriyle (İran, Suriye, Filistin ve Lübnan) ilişkisi. Wikileaks belgelerine göre 2010 yılında İran’ın Kuzey Kore’den Avrupa ülkelerini vurma kapasitesine sahip füzeler aldığı iddiası ortaya çıktı.* Amerikan medyasında tartışılan bir başka iddia ise Kuzey Kore’nin Suriye’ye silah yardımı yaptığı yönünde. Bu iddialar doğrultusunda Kuzey Kore’nin Ortadoğu’da İsrail ve Amerika’ya karşı İran, Suriye ve Filistin’le dirsek teması halinde olduğu söylenebilir. 

    Sonuç

    Bugüne geldiğimizde Amerika ve Kuzey Kore arasındaki mevcut kriz Güney Kore açısından oldukça talihsiz bir döneme denk geliyor. Trump’ın saldırgan ve ısrarcı tutumu zaten dengesiz görünen Kim Jung-un Kuzey Kore’siyle birlikte düşünüldüğünde bölgesel açıdan Güney Kore ve Japonya için son derece güvensiz bir atmosfer ortaya çıkıyor. Sonuç olarak Amerika-Kuzey Kore gerginliği yakın gelecekte de dünya gündemini meşgul edecek gibi görünüyor.


    Kaynaklar:

    * Arzu Turgut, 2011. Wikileaks Belgelerinde Türkiye ve Yakın Çevresi: Türkiye, Rusya, Güney Kafkasya ve Ortadoğu. USAK.

    www.nasildergi.com

    18.08.2017

  • VTR MEDYA'yı Takip Edin...


Yazarın Diğer Yazıları

Tüm Yazılar